Kayıtlar

Varlığın Hakikati

Hangi türden mânâlar, o beynin oluşumunda ağır basmış ise, daha sonraki yaşamında, artık o beyinden, oluşumuna uygun davranışlar çokça meydana gelir; ki bunun anlamı da   “o ki ş iye o tür i ş lerin kolayla ş t ı r ı lmas ı ”   olur!.. Doğum tarihine kadar olan süre ve doğum saati itibarıyla, beyin bu tesirleri aldı va almasıyla birlikte de bu tesirlerin mânâlarını ortaya çıkarabilecek   kabiliyeti   elde etti. Esas itibarıyla, bütün insanlardaki beyinler ana yapı olarak birbirine benzer! Ancak, aldıkları tesirler ve bu tesirlerin beyinlerde çalıştırdıkları bölümlerin farklı oluşu, genelde, insan kelimesiyle tanımlanan bu birimlerdeki farklı davranış ve düşünüş şekillerini meydana getirir… “ALIN YAZISI”   denilen şey, bu tesirlerden başka bir şey değildir!.. Keza, kişinin kendisinde mevcut olan   “LEVH İ   MAHFUZ” u dahi, onun istidat ve kabiliyeti   böylece tespit edilmiş olan, beyin den başka bir şey değildir!.. Evren’de oluşan her şey, tamamıyla   “F İ Z İ K- Ş İ M İ K-KOZM

Marcus Aurelius Düşünceler Kitabı 3. Kitap Altı Çizilenler

    " Canının teninde uzun bir zaman mi yoksa kısa bir zaman mi kalacağı hiç ilgilendirmez onu; hemen şu anda yeryüzünden ayrılması gerekse bile ağırbaşlılık ve düzen içinde yerine getirilmesi gereken herhangi başka bir işe hazır olduğu gibi buna da hazırdır."      "Tam anlamıyla dürüst ve arınmış bir insanın zihninde, hiçbir zaman iltihaplanmış bir doku, bir bozulma, görünüşte sağlıklı ama içi çürümüş bir şey bulamazsınız.Ölümcül saat gelip sattığında, rolünü tamamlamadan sahneden ayrılan bir oyuncu denebileceği gibi, yaşamı tamamlanmamış olmayacaktır.Ne dışsal şeylere aşırı bağımlılık ne onlardan kopukluk ne de hesabı verilemeyecek ya da gizlenmesi gereken bir şey."       

Marcus Aurelius Düşünceler Kitabı Seçmeler 2.Kitap

    "Gün ışıyınca kendi kendine şöyle de : bugün meraklılarla,vefasızlarla,kaba,kıskanç,bencil kişilerle karşılaşacağım.Bütün bu kötülükler bu insanların başına,iyiyi ve kötüyü bilmedikleri için geliyor.Ama,iyinin doğasını kavramış ve onun doğru;kötünün doğasını kavramış ve onun yanlış olduğunu bilen,yanlış yapan kimsenin doğasını kavramış ve onun yanlış olduğunu bilen,yanlış yapan kimsenin doğasını kavramış ve onun,benimle aynı kandan,aynı tohumdan geldiği için değil,benimle aynı zihni,tanrısal bir parçayı paylaştığı için akrabam olduğunu bilen bana o insanların hiçbirinden zarar gelemez,hiçbiri beni dürüst olmayan eylemlere bulaştırmayı başaramaz;ne de ben akrabam olan kimseye öfkelenebilirim,ne de ondan nefret edebilirim.Çünkü birbirimize karşılıklı yardım etmek için doğduk biz,tıpkı ayaklar,eller,gözkapakları,iki sıra dış gibi.İşte bu nedenle,birbirine karşı davranmak doğaya aykırıdır;birbirine kızmak,ondan nefret etmekse,kuşkusuz ona karşı davranmaktır."      "Başka

Burçlar

Burçların yaymış olduğu ışın türleri esas olarak dörte ayrılır. Bu türler eskiden yapılan tasnifte, şu isimlerle belirtilmiştir: Ate ş ; Koç - Aslan - Yay Hava ; İkizler - Terazi - Kova Su ; Yengeç - Akrep - Balık Toprak ; Boğa - Başak - Oğlak Şimdi önce bu dört gruptan söz edelim… “Ate ş ”   grubunun en bariz özelliği, bu gruptan olan kişilerin kendini beğenmiş, gururlu, dediğim dedik, bir yapıda olmalarıdır. Daima çevrelerine hükmetmek isterler. Hep zirveye tâliptirler. “Hava”   grubunun özelliği ise havaî bir tip olmalarıdır. Sebatkâr olmazlar. Her konuya dönüktürler. Fakat bir süre sonra o konudan bıkıp başka bir konuya merak sararlar. Fedakâr ve çevreyi düşünen tiplerdir. “Su”   grubunun ortak özelliği ise son derece duygusal bir kafa yapısına sahip olmalarıdır. “Toprak”   grubu insanların ortak özelliği ise sâbit fikirli ve genelde maddeye dönük, paraya bağlı olmalarıdır. Ancak... Dikkate alınması gerekli en önemli husus… Dedik ki az önce… Esas itibarıyla

Azamet

Son derece sınırlı (kesitsel) algılama araçlarına (beş duyu) mahkûm insan yapısı için, çözümü en güç sırlardan olan evrenin sırrı konusunda bugüne kadar bilinebilenleri satır başlarıyla sıralamadan önce mesafelerden kısaca söz edelim. Belli bir zaman içinde, ne kadar yol alabilme kabiliyetimizi biliyorsak, ne kadar uzaklıkta bulunan bir hedefe, hangi zaman zarfında varabileceğimizi hesaplayabiliriz. Mesela saatte 100 kilometre ortalama hızla yol alan bir araca binersek, Ankara’ya tahmini olarak 4-5 saat içinde varırız, deriz. Bu bize Ankara’nın aracımıza göre uzaklığını kavratır. Yahut İstanbul’a 1000 kilometre uzaklıktaki bir şehri misal alıp Dünya’nın çevresi ekvatorda bunun 40 katıdır diyebilir ve bunu da göz önüne getirebiliriz. Hatta Ay’ı görüp, aramızda Dünya’nın çevresinin 10 katı kadar mesafe var da diyebiliriz. Ancak bir Güneş’i gösterip de aramızda birbuçuk milyon kilometre mesafe var, desem bu 1.5 milyon kilometrelik mesafeyi göz önüne getirebilmemiz imkânsız olur. İnsa

Ene'l Hakk

   Ene'l Hakk demek:Ben yaratıcı gerçeğim,ben Adem'in ruhunun sesiyim demektir.Ademin ruhu yani kainatın ruhu,kainatın sesi.    Ene'l Hakk ifadesi,"Sonsuz ve benzersiz kavramlar denizinde" bir damlayım demektir.Ene'l Hakk diyebilmek,Evren ruhunun dile gelmesidir.Yaratıcı gerçeğin sese gelmesi.     Tüm bu kavramları anlamayan kişiler,kavramlar denizinde boğulmuşluğu temsil eder.Kavramlar denizi insanı yutar.Eğer o denizde yüzmeyi bilemiyorsa,boğulur gider.     Kavramlar denizi,ancak kavrayışla dingindir,durudur ve gerçeği yansıtır.Kavramlar denizinde boğulmayan kişi,kavrayışı geniş kişidir.Dar kavrayışlı kişiler,o denizde kaybolmuşlardır .

İnsan ve Sırları

Daha sonraki bölümlerde de bilvesile değineceğimiz bir biçimde, insan ruhu 120. günden itibaren beynin ürettiği bir tür dalgalardan oluşan holografik beden şeklinde, insan yaşadıkça gelişir. Nihayet kişi, bulûğa erme denen östrojen ve androjen hormonlarının üst düzey faaliyete geçişiyle birlikte mesûliyet devresine girer. Bu, şu demektir. Beyin bu hormonların kimyasal etkisiyle birlikte yanlış zihinsel faaliyetlerini negatif yük olarak ruha kaydetmeye başlar!.. Yani günah olarak!.. İki omuzundaki iki melek tarafından!.. Ayrıca gene bu beyin faaliyetleri, pozitif ve negatif yük esasıyla ve her beynin kendine has şifresiyle boşluğa yayınlanır. Şayet 120. günde beyin cevheri oluşurken, burada bir devreyi açacak olan ışın (melek) beyne isâbet etmiş ise, bu takdirde beyin bir tür antiçekim dalgasını ruha yükleyecek ve neticede, bu enerji ile   “ruh”   ya da   “dalga beden” Dünya’nın manyetik çekim alanına karşı güç ile Dünya’dan ve cehennemden kendini kurtarıp cennete yani sayısız yıld